Bu Blogda Ara

2 Eylül 2013 Pazartesi

Ayrancı Antika Pazarı

Ankara'da bir pazar günü ne yapılabilir diye soracak olursanız, size, saatlerce vakit geçirebileceğiniz Ayrancı Antika Pazarı'nı öneririm.
 
 
Her ayın ilk pazar günü kurulan pazara, yıllar geçtikçe ilgi arttı ve gerek profesyonel, gerekse amatör antika meraklılarının, koleksiyonerlerin, uğrak yeri oldu. Bu hafta ziyaretçiler açısından kışa göre daha düşük katılımlı geçti. Sanırım insanlar hala tatillerini bitirmediler. Ama ekim ayından itibaren pazarda yanyana zor yürünür hale gelir.
 
Önceleri meraklı  ve gezgin kimliğimle takılıyordum. Temmuz 2013 pazarında ise ilk defa el yapımı ve antik takılarımla stand sahibi olarak katıldım. Benim için yanlış bir tarih seçimi oldu. Zira Ankara'nın boş olduğu bir sezonda pazara katılmak  pek doğru bir tercih olmadı açıkçası. Zarar mı ettim. Hayır, bilakis biraz kar ettim de denilebilir. Bundan daha önemlisi ise, yeni güzel insanlar tanıma, antika ve antikacının ruhunu birazcık da olsa anlayabilme şansım oldu. Bu toplama, toplayıcılık insana bir hastalık gibi bulaşıyor. Şu gider, bu gider derken, bir bakmışsınız siz de toplayıcılar arasındasınız.
 
Pazara katılımcı olarak gitme kararı ise içinizdeki merak canavarına yenik düşüp düşmemenize bağlı. Bu yüzden  iki ay aradan sonra 1 Eylül pazar günü kurulan pazara da katıldım. Yer bulmada biraz sıkıntı yaşasam da sağolsun dernek yetkilisi Hasan Bey durumu en iyisinden çözdü ve tam pazar girişinde bana güzel bir masa verdi. Temmuzdakine oranla ziyaretçi sayısı artmıştı ama, henüz tam istenilen düzeyde değildi.
 
 
81 yaşındaki sucu amcamız da pazarın ruhuna yakışıyor doğrusu... Katılımcılara su dağıttıktan sonra dinlenmek üzere, pazarın hizmet binasının kapısına geliyor. Tam benim masamın arkasına oturuyor, biraz dinleniyor, biraz benimle sohbet ediyor, sonra bir tur daha su satmak için çıkıyor.
Bayılıyorum bu tür insanlara. Bu yaşta hala ekonomiye katkıda bulunuyor. Kendi işinin patronu o. Pazarda herkes hoşnut onun su satmasından. Çünkü hizmeti ayağımıza getiriyor. Eğer yalnız katılıyorsanız (benim gibi), masanızdan pek ayrılamıyorsunuz. Komşular sağolsun destek atıyor atmasına da, bunu çok sık yapamıyorsunuz ne de olsa.
 
Ankara Kalesi'nde dükkanı olan Firdevs Abla'nın antik parçaları ile benim ve Gümüş ustası Erdal Beyin bazı tasarımlarıyla kurduğum masamdan bazı kareler aldım sizin için...
 
 
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder